Dünya’nın Merkezi Çorum

119 ZİYARETÇİ
  • EKLENME TARİHİ: Temmuz 15, 2024 2:31 pm
  • TARİH: Belirtilmemiş
  • WEB ADRESİ: Belirtilmemiş
  • ORGANİZATÖR: Belirtilmemiş
  • YER: Belirtilmemiş

ETKİNLİK HAKKINDA

Çorum Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan önemli bir ildir. İlin tarihçesi oldukça eskiye dayanır ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İlkçağda Hititler, Frigler, Lidyalılar gibi çeşitli uygarlıkların bölgede izleri bulunmaktadır.

Çorum’un ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret üzerine kuruludur. İl genelinde buğday, şeker pancarı, ayçiçeği gibi tarımsal ürünler yetiştirilir. Ayrıca Çorum, leblebi üretimi ile de ünlüdür ve Türkiye’nin leblebi başkenti olarak bilinir.

Çorum’un yöresel mutfağı da oldukça zengindir. Özellikle yöresel lezzetler arasında leblebi çorbası, çibörek, içli köfte, keşkek gibi yemekler bulunmaktadır. Bunlar hem yöresel halkın hem de ziyaretçilerin ilgiyle tattığı yemekler arasındadır.

İl merkezi Çorum şehri, tarihi ve kültürel açıdan da zengin bir yapıya sahiptir. Hititlerden günümüze uzanan çeşitli tarihi kalıntılar, müzeler ve eski yapılar bulunmaktadır. Hititler dönemine ait Alacahöyük Höyüğü, Çorum’un tarihî zenginliğini yansıtan önemli bir arkeolojik alan olarak öne çıkar.

Çorum aynı zamanda Orta Karadeniz Bölgesi’ne de yakın bir konumdadır. Bu nedenle doğal güzellikleri keşfetmek isteyenler için de cazip bir destinasyon olabilir. İl genelinde Yapraklı Kanyonu gibi doğal alanlar bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Çorum hem tarihi zenginliği hem de doğal güzellikleri ile Türkiye’nin önemli illerinden biridir. Tarım ürünleri, leblebi ve yöresel yemekleri ile tanınan bu şehir, kültürel mirasıyla da dikkat çekmektedir.

Laçin Kapılıkaya

Çorum’un yaklaşık 27 km. kuzeyinde,Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp , kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde,kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer almaktadır. Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup,M.Ö. II.yüzyıla tarihlenmektedir. Çay seviyesinden 65 m. Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır.Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda ,oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir. Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS”yazısı okunmaktadır. Mezar odası kareplanlı olup,girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.
Çorum Leblebisi

Altmışlı yıllardan sonra artık bölgede yetiştirilen nohut, leblebi üretimine yetmemeye başlamış ve başka bölgelerden nohut getirilmiş. Buna rağmen Çorum Leblebisi ününden hiçbir şey kaybetmemiştir. Senelerdir liderliğinden taviz vermemesinin nedeni de kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne ulasan kavurma işlemlerindeki beceri olsa gerek. Nohuta ayrı bir lezzet ve altın sarısı rengini kazandıran geleneksel leblebi üretimi bir yandan devam ederken, odunun yerini tüp gazının aldığı modern yöntemler de kullanılmaya başlanmış. Leblebi yapmak için öncelikle ateş tuğlası, kerpiç, tava ve karıştırıcıdan oluşan bir kavurma ocağı gerekiyor. Kullanılacak odunların is yapmayan cinsten olması ise önemlidir.

Yapılışı; Eleme işleminden geçirilen nohutlar önce ayrılır. Birinci kavurma işleminden sonra sıcak olarak çuvallara doldurulup iki gün dinlendiriliyor. İkinci kavurmadan sonra yine iki gün dinlendirilen nohutlar kuru bir yere serilerek 15-20 gün bekletiliyor. Bu kavurma ve dinlendirme işlemleri leblebinin kalitesi açısından son derece önemlidir. Nohutlar 3. kavurmadan önce nemlendirilip çuvallarda 1 gün bekletiliyor. 3. kavurmada nohutların kabukları ayrılır. Buna “tek kavrum leblebi” denir. Leblebinin acılı, tuzlu veya karanfilli çeşitlere dönüşmesi, bu son kavurma aşamasında gerçekleşiyor. “Leblebi Şekeri” ise kısa bir son kavurmadan sonra elde edilir.

İmalat sürecinden de anlaşılacağı gibi bu kadar çaba ve zahmet, Çorum leblebisinin ününü yıllar öncesinden bugünlere taşımasının bedeli olsa gerek. Leblebi çeşitleri: Çorum’a özel iki yeni leblebi çıtır leblebi ile çıtır fıstık; kolesterolü sıfır olan bu iki yeni ürün soya ununun leblebi ve fıstığa kaplanması ile imal ediliyor. Zayıflamak ve formda kalmak isteyenler için özel bir çeşit! Extra Leblebi, Layt leblebi (seker + soya ), Sakızlı Leblebi, Çikolatalı Leblebi, Çıtır leblebi(soyalı), Acılı Leblebi, Karanfilli leblebi, Tuzlu Leblebi, Meyveli Leblebi, Sürmeli Kırık Leblebi, Kakaolu Leblebi, Ballı Leblebi gibi yirmiden fazla çeşidi bulunmaktadır.

Hattuşa

Hititler’in başkenti Hattuşa Çorum’un güneybatısında, Boğazkale İlçesi’nde yer almaktadır. 1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa (Çorum, Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Fransız Gezgin Charles Texier tarafından 1834 yılında keşfedilmiştir. 1906 yılında başlayan kazılar sonucunda buradaki yerleşimin M.Ö. 2. bin yılında Anadolu ve kuzey Suriye’de hâkimiyet kuran Hitit Devleti’nin Başkenti olduğu anlaşılmıştır. Dünya Mirası olarak tescillenen Hattuşa Antik Kenti, sadece Çorum’un değil ülkemizin en önemli arkeolojik alanlarından biridir. Boğazkale İlçesi’ndeki Hattuşa ile Alaca İlçesi’ndeki Alacahöyük kalıntılarını kapsayan 2634 hektarlık alan, 1988 yılında Milli Park ilan edilerek bölgemizin turizm dinamiği haline getirilmiştir. Eski çağlarda etrafı 6 km’lik surlarla çevrilmiş örenyerinde bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de UNESCO’nun Dünya belleği Listesi’nde yer almaktadır. Söz konusu tabletlerde “Bin Tanrılı şehir” olarak söz edilen Hattuşa’da bugüne kadar saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan anıtsal kapılar (Aslanlı Kapı, Kral Kapı, Yerkapı), kralların ikamet ettiği Büyükkale Saray Kompleksi, Aşağı Şehir’de ülkenin en yüksek tanrıları olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış olan Büyük Tapınak, Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları, kısmen silinen Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı açığa çıkarılmıştır. 2007 yılında tamamlanan sur duvarı canlandırması, döneme ait kil yapı tarzıyla türünün nadir örneklerinden biridir.

Çorum Müzesi

1968 yılından itibaren 33 yıl hizmet veren müze binası, Çorum’da son yıllarda hareketlilik kazanan arkeolojik kazılar ve elde edilen eserlerin yoğunluğu nedeniyle ihtiyaca cevap veremez duruma gelmiştir. Bunun üzerine Çorum Endüstri Meslek Lisesi yanında bulunan, H.1332 yılına tarihlenen ve yapıldığı günden bu yana Hastane, Ziraat Mektebi, Makine Meslek Yüksek Okulu olarak hizmet veren bina, 1986 yılında Yeni Çorum Müze binası olarak fonksiyona edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığından devralınmıştır. 1988 yılında yangın geçiren bina, 1989 yılında Müze hizmet binası olarak kullanılmak üzere restore edilmeye başlanmıştır. Restorasyon çalışmaları tamamlanan yeni Çorum müzesi 11.03.2003 tarihinde ziyarete açılmıştır. Kültür Bakanlığı, Gayri Menkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenmiş olan yeni müze binasında, Arkeoloji ve etnografya teşhir salonları mevcut olup, bu salonlar birbirinden bağımsız olarak düzenlenmiştir.. Dört kat şeklinde düzenlenen Arkeolojik eser salonunun ilk katında, Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarında bulunmuş olan Kalkolitik Çağ eserleri ile başlayan kronolojik bir teşhir yapılmıştır. Yine bu salonda Eski Tunç Çağına ait Alacahöyük kazı buluntuları ile müzeye satın alma yoluyla kazandırılan aynı döneme ait eserler sergilenmektedir. Bu katta Eski Tunç Çağı Alacahöyük prens ve prenses mezarlarından “L” Mezarı aslına uygun olarak teşhir edilmektedir. Bu bölümü takiben Çorum ili sınırları içindeki arkeolojik kazılarda (Boğazköy-Hattuşa, Alacahöyük, Yörüklü Hüseyindede) açığa çıkartılan Hitit dönemi eserleri ile Boğazköy-Hattuşa’da açığa çıkartılan yapıların mimari kesiti ve magazinler, fotoğraflar ve tanıtım levhaları eşliğinde sergilenmektedir. Aynı katta Yörüklü kazısında bulunan ve Eski Hitit dönemine tarihlenen iki adet kabartmalı vazo teşhir edilmektedir. Birisi, Çankırı-İnandık kabartmalı vazosu gibi dört frizli olup, diğeri daha küçük ve boynu üzerinde tek kabartma friz bulunmaktadır. Müze koleksiyonunda özel bir yere sahip, üzeri çivi yazılı Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait (M.Ö.1430) ünik bronz kılıç da yine aynı katta sergilenmektedir. Hitit yazılı belgeleri (Çivi Yazılı tabletler) ile başlayan 2. katta, Boğazköy-Hattuşa kazılarında arşiv halinde bulunan kil mühür baskılı bullaları, kronolojik olarak Ortaköy-Şapinuva kazı buluntusu Çivi Yazılı tabletler ve mühür baskılı bullalar izlemektedir. Yine Ortaköy-Şapinuva kazısı küçük buluntuları yanında Hitit ve çağdaşı dönemlerine ait mühürler de bu katta teşhir edilmektedir. Ortaköy-Şapinuva seramik eserlerinin teşhiri ile başlayan 3. katta, Pazarlı kazısında açığa çıkartılmış olan Frig Dönemi buluntularını aynı döneme ait Boğazköy-Hattuşa ve Alacahöyük buluntuları izlemektedir. Bu kattaki kronolojik sergileme Hellenistik, Galat ve Roma dönemi seramik eserleri ile son bulmaktadır. Ayrıca, Hellenistik dönemden itibaren başlayan ve Roma dönemi ve bu döneme ait şehir sikkeleri ile Bizans ve İslami dönem sikkelerinden oluşan Çorum Müzesi Sikke koleksiyonu da bu katta sergilenmektedir. Roma dönemi cam eserleri, altın ve gümüş süs eşyaları, heykelcikler, kandiller ile Bizans dönemi eserlerinin sergilendiği 4. kat ile müze teşhiri son bulmaktadır. Arkeoloji bölümü teşhire açılan Çorum müzesinde Etnoğrafik salon ve bahçe tanzim çalışmalarına ise devam edilmektedir.

Barış Şehri Çorum

Anadolu’nun kültür ve sanat geleneğini devam ettiren, birçok uygarlık kalıntısını saklayan açık hava müzesi durumundaki Çorum, İç Anadolu’nun kuzeyi ile Orta Karadeniz bölgesinin iç kısımlarında yer almaktadır. İç kesimde dağların oluşturduğu doğal geçitler Orta Anadolu ile olan bağlantıyı kolaylaştırmıştır. Bu nedenle Çorum bölgesi, Eski Tunç çağından (M.Ö. 3000) günümüze kadar Orta Anadolu ile kültürel bir bütünleşme içine girmiştir. Çorum bölgesinde en eski yerleşim Kalkolitik Çağ’a aittir (M.Ö.6000-3000). Eski Tunç Çağında Anadolu’nun bu gün için bilinen adı “Hatti Ülkesi” idi. M.Ö. 2000’den itibaren Anadolu’ya gelen Hititler de yeni yurtlarından bahsederken “Hatti Ülkesi” ismini kullanmışlardır. Hatti dili konuşanlar, Hititlerden önce, Anadolu’nun sakinleriydi ve yüksek kültürün sahipleriydi. Çorum, Hititlerden sonra Frig, Roma ve Bizans hakimiyetine girmiştir. Beş bin yıl boyunca bir çok uygarlığın merkezi olan ve değişik kültürleri bünyesinde barındıran, bu durumuyla adeta geçmişten geleceğe uzanan bir köprü konumunda ki Çorum, Anadolu’nun 1071’de Malazgirt Savaşıyla Selçuklu hakimiyetine girmesinin ardından Danişment Ahmet Gazi tarafından 1075 yılında Türk hakimiyetine alınmıştır. Bu tarihten sonra Türk hakimiyetinde kalan Çorum, camileri, kaleleri, saat kuleleri, köprü ve sivil mimari örnekleri ile Selçuklu, beylikler ve Osmanlı döneminin izlerini günümüze kadar taşımıştır. Günümüzde Çorum sanayisi, yem, gıda, oto radyatörü, toprak sanayisi, kağıt sanayi, oluklu mukavva, steril şırınga, çelik döküm, seramik, makina, bilgisayar parçaları, çivi ve mobilya gibi birçok alanda sürekli gelişmektedir. Çorum kiremit-tuğla, un-irmik ve yem fabrikalarının komple ekipmanlarını imal ederek anahtar teslimi kurduğu fabrikaları ile de söz sahibidir. İç Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan konumu nedeniyle geleceğin ticaret ve sanayi merkezi olma yolundaki Çorum, kalkınmada öncelikli il olma avantajlarını iyi değerlendirerek kısa zamanda sanayileşmede dev adımlar atmış bir şehir olacaktır. Yılda 2500 ton leblebi üretimi, 500.000 ton un üretimi ve günlük 1,5 milyon yumurta üretimi yapan Çorum, Türkiye yumurta üretiminin %5’ini, pirinç üretiminin %18’ini, kiremit üretiminin % 40’ını tuğla üretiminin %10’nunu tek başına karşılamaktadır.